Beynimizde milyarlarca sinir hücresi var ve bu hücrelerin yanında onlara destek olan “glia” adında yardımcı hücreler bulunuyor. İşte glial tümörler, bu destek hücrelerinden kaynaklanıyor. Normalde glia hücreleri sinir hücrelerimizin sağlıklı çalışması için gerekli ortamı sağlar, ancak bazen bir arıza olur ve bu hücreler kontrolsüz çoğalmaya başlar. Sonuçta ortaya bir tümör çıkar.
Glial tümörler aslında beyin tümörleri arasında en yaygın olanları. Hepsinin aynı davranışı sergilemediğini bilmek önemli – kimisi ağır ağır büyür ve fazla sorun çıkarmaz, kimisi ise oldukça agresif davranabilir. Her yaş grubunda görülseler de genellikle yetişkinlerde daha sık karşımıza çıkıyorlar.
Glial tümörlerin belirtileri tümörün nerede olduğu, ne kadar büyük olduğu ve ne hızda geliştiği ile doğrudan ilgili. Bazen yavaş yavaş kendini belli eder, bazen de ansızın ortaya çıkabilir.
En dikkat çekici belirti genellikle baş ağrısı oluyor – özellikle sabahları daha yoğun hissedilen türden. Bununla birlikte bulantı, kusma da eşlik edebiliyor. Görme ile ilgili sorunlar yaşanabilir, denge bozuklukları ortaya çıkabilir.
Bazı durumlarda konuşmada zorlanma, unutkanlık, kişilikte değişiklikler ya da kol ve bacaklarda güç kaybı gibi durumlar da görülebiliyor. Eğer tümör sinir dokusuna fazla baskı yapıyorsa epileptik nöbetler bile tetikleyebilir.
Bu tür şikayetler varsa ve giderek artıyorsa, kesinlikle vakit kaybetmeden bir uzmana danışmak gerekiyor.
Doktor önce hastanın yaşadığı sorunları dinler ve detaylı bir nörolojik muayene yapar. Beynin ayrıntılı görüntülenmesi için genellikle MR çekimi yapılır – bu yöntem tümörün varlığını, büyüklüğünü ve yerini göstermede çok etkili. Gerektiğinde BT de kullanılabiliyor.
Ancak kesin tanı için çoğu zaman tümörden küçük bir doku parçası alınması, yani biyopsi yapılması gerekiyor. Bu sayede tümörün tam olarak hangi tipte olduğu anlaşılır ve en uygun tedavi planlanır.
Glial tümörlerde tedavi genellikle kaçınılmaz. Hangi tedavinin seçileceği tümörün özelliklerine göre değişiyor. İyi huylu olan türlerde çoğu zaman ameliyatla tümörün çıkarılması yeterli olabiliyor ve hasta tam olarak iyileşebiliyor.
Daha saldırgan davranan türlerde ise ameliyat sonrası radyoterapi ve kemoterapi gibi ek tedavilere ihtiyaç duyuluyor. Son zamanlarda bağışıklık sistemini harekete geçiren yeni tedavi yaklaşımları da bazı hastalar için umut verici sonuçlar sunuyor.
Tedavi süreci boyunca farklı uzmanlık dallarından doktorlar bir araya gelip hastanın durumunu birlikte değerlendiriyor ve en iyi yaklaşımı belirliyorlar.
Glial tümörlerin tam olarak neden ortaya çıktığı henüz net değil. Yine de bazı durumların riski artırabileceği düşünülüyor. Daha önce baş ve boyun bölgesine radyasyon tedavisi alanlar, ailesinde beyin tümörü geçmişi olanlar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler daha dikkatli olmalı. Erkeklerde bazı tümör türleri kadınlara göre daha sık görülüyor.
Ancak çoğu vakada belirgin bir risk faktörü bulunamıyor – yani herkes potansiyel olarak etkilenebilir.
Ne yazık ki glial tümörlerden %100 korunmanın kesin bir yolu yok. Ancak sağlıklı yaşam tarzını benimser, düzenli kontrollerimizi yaptırır ve vücudumuzdan gelen sinyalleri ciddiye alırsak erken tanı şansımızı artırabiliriz.
Özellikle geçmeyen baş ağrıları, nöbetler ya da diğer nörolojik belirtileri görmezden gelmemek çok önemli. Erken yakalandığında tedavi başarı oranı oldukça yükseliyor. Bu yüzden sağlığınızı ihmal etmeyin ve şüpheli durumları mutlaka uzmanla paylaşın.